Günlük haberlerinizi hangi tür medya kanalı ile izlemeyi tercih ediyorsunuz?

12 Mart 2010 Cuma

Teknopark İstanbul için imzalar atıldı


Teknopark İstanbul'un, Avrupa'nın en seçkin araştırma, geliştirme ve teknoloji üslerinden birisi olması amaçlanıyor




Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM), İstanbul Ticaret Odası (İTO), İstanbul Ticaret Üniversitesi, Havaalanı İşletme ve Havacılık Endüstrileri A.Ş. (HEAŞ) ve Savunma Teknolojileri Mühendislik ve Ticaret A.Ş. (STM) arasında, Teknopark İstanbul'un Yönetici Şirketi'nin kurulması için ortaklık sözleşmesi imzalandı.
Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, imza töreninde yaptığı konuşmada, bugün itibariyle Türkiye'de 37 adet teknoloji geliştirme bölgesinden 23'ünün faal halde olduğunu söyledi.

Gönül, burada 1.200 civarında firmanın faaliyet gösterdiğini, çalışan sayısının 12 bini geçtiğini ve yaklaşık 600 milyon dolarlık ihracat yapıldığını, hükümetin Ar-Ge'ye büyük önem verdiğini belirtti.
Teknopark İstanbul'un, ülkenin ileri teknoloji ihtiyaçlarının milli kaynaklarından karşılanabilmesi olan İleri Teknoloji ve Endüstri Parkı (İTEP) projesinin önemli bir bileşeni olduğuna işaret eden Gönül, Teknopark İstanbul'un 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu kapsamında kurulmasına ilişkin ilk adımın, 12 Şubat 2009 tarihinde, Savunma Sanayii Müsteşarlığı, İTO ve İstanbul Ticaret Üniversitesi arasında niyet mektubu imzalanmasıyla atıldığını anımsattı.
Bakan Gönül, "Tüm teknoparklara sağlanan imkanlardan yararlanacak olan Teknopark İstanbul'un, Avrupa'nın en seçkin araştırma, geliştirme ve teknoloji üslerinden birisi olması planlanmaktadır. Bununla birlikte üretilen ürünlerin ulusal ve uluslararası pazarlara ticari ürünler olarak sunulduğu, bu alanlarda yabancı sermayenin ülkemize çekildiği uluslararası modern bir teknopark ve ticaret merkezi olacak" dedi.
Sabiha Gökçen Havaalanı'nın yanı başında yer alan Teknopark İstanbul'un önemli kara ve deniz ulaşım yolları bağlantısına sahip bulunduğuna işaret eden Gönül, misyon olarak ise savunma, uzay ve havacılık, biyoteknoloji, nanoteknoloji ve denizcilik teknolojileri başta olmak üzere ileri teknolojiler konusunda çalışacak teknoparkın öncelikle İstanbul'daki Ar-Ge şirketleri ve kurumlar ile ulusal ve uluslararası ticari, akademik kuruluşlar için nitelikli araştırma altyapısı ve hizmetleri sunacağını kaydetti.
Vecdi Gönül, Teknopark İstanbul'un ciddi bir uzmanlık ve kaynak desteğine sahip olduğunu belirterek, "Üniversitelerimize bağlı çalışan teknoparklarda savunma sanayi ürünleri önemli bir yer işgal etmektedir. Bunda da yapılan ihalelerin önemli bir kısmının dışarı verilmesi ve bunun da en az yüzde 20'sinin KOBİ'lere verilmesi prensibi en temel bir teşvik edici olmaktadır" dedi.
M60 tanklarının modernizasyonu
Soruları da yanıtlayan Gönül, "İsrail ile ilgili Bakanlığınızın tank alımı olmuştu. Bu tanklarla ilgili de sorunlar yaşandığını biliyoruz. Fakat buna rağmen bu anlaşma imzalandı. Bununla ilgili bir açıklama alabilir miyiz?" şeklindeki soruya karşılık şunları kaydetti:
"Bu tank alımı değildir. M60 tanklarının modernizasyonudur. Bizim hükümetimizden önce, 2002 yılında imzalanmış anlaşmalardır. Anlaşmanın uygulanması şu şekilde; prototipi İsrail geliştirecek, üretimi Türkiye'de yapılacak. Prototipin geliştirilmesinde sıkıntılar oldu, gecikmeler yaşandı ama bunların hepsi aşıldı. Devlet devamlıdır, 'bizden önceki hükümet şunu yaptı biz onu beğenmiyoruz' diye bir şey olamaz, aşıldı. 7 Nisan'da son tankın modernize edilmiş olarak Kayseri'de teslimatını alacağız. Gecikmelerden dolayı yüzde 10 civarında IMI firmasına gerekli işlem yapılmıştır, mukavelenin öngördüğü işlem yapılmıştır. Basına intikal eden aksaklıklar her modernizasyonda olan şeylerdir. Basınımız bizi ikaz ediyor, bundan dolayı da memnunuz, teşekkür ederiz ama hem kabul heyetimiz hem kalite kontrol heyetimiz var. Bunlar gereken titizliği göstererek her tankı her fonksiyonunu ayrı ayrı denetleyerek gereken kabulleri yapmaktadırlar. Bu bakımdan bugün için çözüme yaklaştığımız, son tank ile çözüme ulaşacağımızı düşünüyorum."
Türkiye'nin kendi uçağını yapması
Başka bir soruya karşılık da Bakan Gönül, en ileri teknolojinin savunma sanayisinde kullanıldığını, hiçbir sektörün savunma sanayisinden daha fazla Ar-Ge'ye para harcamadığını ifade ederek, "Buradan da ümidimiz Türkiye'nin içinde bulunduğu teknolojik seviyeyi daha ileri taşımasıdır. Türkiye belli bir dönem lisansla üretim yaptı. Ama bugün Türkiye pek çok alanda artık lisansla teknoloji transfer edemeyecek kadar ileri noktaya gelmiştir. Çok büyük paralar sarf edilerek elde edilen teknolojiyi kolay kolay kimse lisansla bir başka ülkeye vermemektedir" dedi.
Bir gazetecinin, buradaki çalışmaların Türkiye'nin kendi uçağını yapması yönündeki hedefe katkı sağlayıp sağlamayacağını sorması üzerine Gönül, "Bu bizim de hedefimiz. Ayrıca TÜBİTAK Yüksek Kurulu'nda da hedef proje olarak uçak yapılması gündeme gelmişti. Bu müşterek hepimizin, elimizdeki teknolojik imkanları hiç kıskanmadan ortaya koyup bu projeye can vermemiz lazım. Hepimizin hedefi" diye konuştu.
DÜNYA

Urartu eserleri Berlin’deki pergamon müzesinde sergileniyor




20. yüzyılın başlarında Van-Toprakkale (Rusahinili) de yapılan kazılarda bulunan yaklaşık 100 Urartu dönemine ait eser, Dünya’nın en büyük ve en önemli Arkeoloji koleksiyonlarından birini barındıran, Almanya’nın başkenti Berlin’deki, Pergamon Müzesi’nde sergileniyor.





Van Valiliği, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ile birlikte başlattığı kentin tanıtım atağı devam ediyor. Van Valiliği’nin Vanlı turizmcilerle birlikte katıldığı İzmir, Ankara ve İstanbul’daki fuarların ardından bu kez dünyanın en büyük turizm fuarı olarak gösterilen Uluslar arası Turizm Borsası (ITB) fuarına da katılıyor. Almanya’nın başkenti Berlin’de 10 Mart’ta Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın da katılacağı törenle açılacak olan fuar öncesi kente gelen ekip ilk olarak dünyanın en büyük ve en önemli müzelerinden olan Pergamon Müzesi’ni gezdi. Pergamon Müzesi, Berlin’deki Müzeler Adası mevkiinde bulunuyor. Fuarda görevli olan İl Kültür ve Turizm Şube Müdürü Mahmut Yamaç ve Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü doktora öğrencisi aynı zamanda Milli Piyango Anadolu Lisesi Almanca Öğretmeni Özgür Cangüleç, binlerce eserin yer aldığı Pergamon Müzesi’ni gezdi. Günde yaklaşık 5 bin kişinin ziyaret ettiği ve çoğunluğunu Türkiye’den götürülen eserlerin oluşturduğu Berlin Pergamon Müzesine ismini veren de yine Türkiye’den götürülen Bergama Tapınağı’nın orijinali yer alıyor. Ayrıca Osmanlı döneminde Irak’tan taşınılan İştar Kapısı ve Türk-İslam eserleri koleksiyonu da yine aynı müzede sergileniyor.



Pergamon Müzesi’nde 20. yüzyılın başlarında Van-Toprakkale (Rusahinili) de yapılan kazılarda bulunan yaklaşık 100 Urartu dönemine eser de sergileniyor. Kimler tarafından getirildiği bilinmeyen Urartu eserlerinden öne çıkanları ise ünlü bir tahtın parçalarından olan Kartalbaşlı Aslan heykeli, Hadımağası’na ait olduğu düşünülen heykel, Altın Madalyon, Pektoral (kolye) Kemer parçaları, Sadak (okluk) ve seramikler. Bu eserlerle birlikte, yine Urartular tarafından Tuşba’ya, su götürmek için yaptırılan baraja gölü olan Keşiş Gölü yazıtının orijinalinin de yer aldığı sergilenen eserler arasında yer alıyor.

Müze Almanlar tarafından çok sıkı korunurken, içeride bulunan görevlilerin sürekli olarak ziyaretçilerin üzerinde. 7 Euro (15 TL) biletle içeriye giren ziyaretçilerin flaşlı fotoğraf çekmeleri yasak. Almanlar ve dışarıdan gelen turistlerin yoğun ilgi gösterdiği müzeye girerken, zaman zaman uzun kuyruklar oluşuyor.

11 Mart 2010 Perşembe

TÜLİN ÖZTUNÇ'tan Dünya Kadınlar Günü Şiiri


DÜNYA KADINLAR GÜNÜ

Emeğin, acının, çilenin, cesaretin, başarının, onurlu soylu ve zarif omuzlarında yükselen Tüm Dünya Kadınlarına Selam Olsun...




“Gülüş bir yaşamdır öbür kişiye.
Birden iki kişiyi döndürür bir kişiye
Anılardan kale yapıp sığınsa bile
Yetmez yalnız başına bir ömür bir kişiye”


BEN KADINIM

Kara yazılmış yazgın
belliki silemedin
Dilindeki kilidin
dilini çözemedin
Dokudun ilmik ilmik
kilimlere çileni
Koştun sarı kızın yerine
zor günlerde kendini
Kurşunlar al bir gül oldu
Ak Alnın ortasında
Yarım kaldı türküler
Devrim Meydanlarında
Dolanmadan beline sevdanın
ak kolları
Dolandı ak boynuna
Törenin urganları
Sen pişerken ilmin / bilmin
o harlı mutfağında
Unuttun dostlarını
yemek masalarında
Adadın sanatına mesleğine
ömrünü
Ölmek kolay iş
dedin
Verdin zor olana
deli gönlünü...

4 Mart 2010 Perşembe

"Vedat Günyol 99 yaşında"




Maltepe Belediyesi ve Vedat Günyol’un öğrencileri etkinliği


Türkân Saylan Kültür Merkezi (*)
6 MART 2010 Cumartesi Saat 14:00

Konuşmacılar:
• Prof. Dr Mustafa Zengin (Maltepe Belediye Başkanı)
• Mehmet Başaran (Öğretmen, Yazar)
• Öner Yağcı (Eğitimci, Yazar)
• Ulviye Alpay (Yazar)
• Nesim Ovadya İzrail (Öğrencisi)

Türküler:
• Ali Turap Yalçın ve Günyol Yalçın

Etkinliği Sunan: Aydın Ergil

Etkinlikte Şadan Alptekin’in “Vedat Günyol” belgeselinden bölümler gösterilecektir.
(*) Türkân Saylan Kültür Merkezi, Maltepe http://www.tskm.net/index.php
E-5 Esenkent yanı Maltepe / İstanbul TEL : (216) 589 36 00
Toplantıya katılım ücretsizdir, dileyen herkes katılabilir.


VEDAT GÜNYOL hakkında.

Tam adı Ahmet Vedat Günyol olan yazarımız 16 Mart 1911 yılında İstanbul-Fatih’te doğdu. Türkiye´de laik, aydınlanmacı düşüncenin yayılmasına özgün yapıtları, çevirileri ile katkıda bulunan ünlü yazar, aynı zamanda Ali Candan, A. Teleme, Gündat, O. Işık, Y. Dilli adlarını da kullandı.

İlkokulu babasının görevi nedeniyle 1918’de gittiği Diyarbakır’da tamamladı. 1923’te ailesi ile birlikte İstanbul’a döndü. 1927 yılında Saint Benoit Lisesi´ne başladı ve eğitimini Galatasaray Lisesi’nde tamamladı. Aynı yıl İ. Ü. Teknik Fakültesi’ne girdi. 1937’de Paris’e giderek doktora yaptı. Orada Halide Edip Adıvar ve Adnan Adıvar’la tanıştı. İkinci Dünya Savaşı’nın çıkması nedeniyle Türkiye’ye döndü.

Ankara´da Milli Eğitim Bakanlığı Neşriyat Müdürlüğü´nde Klasik Eserler Müşaviri oldu, Gazi Lisesi Fransızca Öğretmenliğinde, Tercüme Bürosu´nda (1942-1948), İstanbul´da İslam Ansiklopedisi yazı kurulunda çalıştı (1949-1959). Üniversitede Fransızca okutmanı, İstanbul Erkek Lisesi´nde (1962-1972) Fransızca öğretmeni oldu. 1972´de buradan emekli olarak tümüyle yazın yaşamına yöneldi.

Yazı hayatına, Yücel Dergisi’nde Fransız romanlarını özetler hâlinde tanıtan yazıları ve kitap eleştirileri (1938/39) ile girdi. Yücel´den sonra sürekli olarak Yeni Ufuklar Dergisi’nde (ilk sayısı Şubat 1952) yazdı. Marmara Eğitim Kurumları Radyo TV Gazetecilik Teknik Meslek Lisesi´nde "Demokrasi ve İnsan Hakları" konulu dersler verdi. Maltepe Üniversitesi´nce "fahri doktora" unvanını aldı.

17. sayısından beri (Ekim 1953) Yeni Ufuklar adıyla çıkmış ve 275. sayısında kapanmış (Kasım 1976) olan, bu aylık sanat-düşünce dergisinde Vedat Günyol, edebiyatımızın çeşitli eser ve sorunlarını inceleyen yazılarıyla tanındı. Fikir ve sanat hayatımızın gelişmesinde, özellikle eleştiri türünün, açtığı yolda giden genç imzalarla kuvvetlenmesinde önemli rolü oldu. 1989 Sedat Simavi Edebiyat Ödülü´nü kazandı. 1993´te Edebiyatçılar Derneği´nce "Onur Madalyası" ödülüne değer görüldü. 1995´te Çınar Yayınları tarafından kendisine "Onur Ödülü" verildi.

Sabahattin Eyüboğlu ile birlikte, ya da tek başına çeviri eserler de yayımlamış olan ve Çan Yayınları´nı yöneten (1976 yılına kadar) Günyol, kendi deneme ve eleştirilerinden bir kısmını şu kitaplarda topladı: Dile Gelseler (1966), Yeni Türkiye Ardında (1966), Devlet İnsan mı? (1974), Bu Cennet Bu Cehennem (1975), Çalakalem (1977), Orman Işırsa (1979), Daldan Dala (1982), Bilinç Yolunda (1985), Güler yüzlü Ciddilik (1986), Sanat ve Edebiyat Dergileri (1987), Gölgeden Işığa (1988), Yaza Yaza Yaşarken (1991), Güne Doğarken (1992), Dünden Bugüne (1995). Giderayak Yaşarken (1989), Uzak Yakın Anılar (1990) günlükleridir. Varlık dergisi (Nisan 1988) onun için bir özel sayı çıkardı. Aydınlanmanın Işığında Sanat İnsanlarımız: Vedat Günyol (Feridun Andaç) adlı bir de armağan kitap hazırlandı. Günlerin İçinden 1999´da yayımlandı.

"İnsanın kendinden çıkması, dostlarına, dünyaya açılması büyük bir çaba ister. O çabayı göze almadan, insan, insan olabilir mi?"

Vedat Günyol ile ilgili haberlerden alıntılar:

Tedavi gördüğü Marmara Tıp Fakültesi´nde dün yaşamını yitiren edebiyatın önemli yapıtaşlarından Vedat Günyol, bugün son yolculuğuna uğurlanacak. Yazar, akciğer enfeksiyonu ve bağırsak kanaması rahatsızlığı nedeniyle bir süre Özel Marmara Hastanesi´nde tedavi görmüştü. Aynı zamanda hukuk doktoru olan Günyol, Fransızca öğretmenliği de yaptı. Balzac, Kafka, Camus gibi dünyaca ünlü yazarlardan yaptığı çevirilerin yanı sıra, hümanizma ve Türkçe´nin arılığını savunan yazılarıyla tanınan Vedat Günyol, özellikle, kendi yönetiminde 275 sayı çıkan ve dönemin edebiyat ortamında etkin rol oynayan Yeni Ufuklar dergisi ve Sabahattin Eyüboğlu ile kurduğu Çan Yayınları sayesinde hep hatırlanacak.

KARACAAHMET’TE TOPRAĞA VERİLDİ


Törenin ardından Günyol’un cenazesi, Erenköy Galippaşa Camii’ne getirildi. Günyol’un cenazesi, burada ikindi vakti kılınan namazın ardından Karacaahmet Mezarlığı’nda toprağa verildi.

Yazarın “oğlum” dediği Türker Gedik, törende yaptığı konuşmada, “Edebiyatımızın cumhurbaşkanını yitirdik. Herkesin para için çırpındığı bir dünyada o paylaşmayı öğretti.” diye konuştu.


VEFATINDAN 2 GÜN ÖNCE YAZDIĞI MEKTUP


Törende, Vedat Günyol’un vefatından 2 gün önce yazdığı, “Hepinizi Çağırıyorum” başlıklı mektup da okundu.

Mektupta şu satırlar yer alıyor: "Hiçbir mülküm yok zamandan başka" diyor şair Süreyya Berfe; bu dizeler benim yaşamımı özetliyor. Evet, bugüne dek hiçbir mülküm olmadı, beni 94 yaşıma taşıyan zamandan başka. Ben bu zamanla neredeyse özdeşleşmiş durumdayım. Her ne kadar o sözünü ettiğim zaman kimi kez benliğimi elimden alıp beni yüzüstü bırakıyorsa da, bugün 94 yaşımı, tek mülküm olan zamana borçluyum. Sizlere sesleniyorum; zaman denen mülkünüzü iyi kullanın, çünkü onun kaypaklığını ancak dirençle önleyebilirsiniz benim gibi. Hepinizi mülkünüz olan zamana sarılmaya çağırıyorum. Çünkü, gün olur, zamanın kendisi gibi hayali de cihan değer. Sevgiler(im)le. Bana uğurlar ola...


TÜRK HÜMANİZMİ


Yücel dergisindeki yazılarından başlayarak önceleri Fransız edebiyatının çağdaş örneklerini Türk kültürüne tanıtmak amacındayken daha sonraları Yeni Ufuklar dergisi çevresinde ve Sabahattin Eyüboğlu, Azra Erhat ve Halikarnas Balıkçısı ile birlikte bir Türk hümanizmi oluşturma çabalarına katıldı. Kurduğu yayınevinde yayımladığı kitaplarla çağdaş, düşünsel akımların ve gelişimlerin Türkiye´ye yansımasına katkıda bulundu.

Maltepe Üniversitesi bünyesindeki Özel Marmara Radyo Televizyon ve Gazetecilik Anadolu Teknik Lisesi´nde İnsan Hakları ve Demokrasi dersleri veren Vedat Günyol´a Nisan 2002´de Maltepe Üniversitesi tarafından fahri doktorluk unvanı verildi. Üniversitenin Cevizli Kampusu´nda 2 Mayıs 1998´de Vedat Günyol´un bağışlarıyla açılan bir Vedat Günyol Kitaplığı da bulunuyor.


ONUR YAZARI SEÇİLDİ


1998´de 16. TÜYAP Kitap Fuarı´nın Onur Yazarı seçilen Vedat Günyol´un 60. sanat yılı 24 Nisan 1999´da BEKSAV´da düzenlenen bir törenle kutlandı.

Vedat Günyol adına geçen aylarda Cemal Süreya Kültür Sanat Derneği´nce Maltepe Üniversitesi´nin Dragos Kampusu´nda, Ali Ekber Ataş´ın sunup yönettiği "Vedat Günyol´a Saygı" adlı bir izlence yapılmıştı. İzlenceye gazetemiz İmtiyaz Sahibi ve Yayın Kurulu Başkanı İlhan Selçuk "1923 Aydınlanma Devrimi ve Vedat Günyol", gazetemiz yazarı, eğitimci Sami Karaören de "Cumhuriyet Yazarı Olarak Vedat Günyol" başlıklı konuşmalarıyla katılmışlardı. Vedat Günyol´a ilişkin Ali Ekber Ataş imzalı Günyol´la ilgili yazılar, belge ve fotoğrafların yer alacağı 100´e 5 Kaldı adlı kitap ise yakında Cumhuriyet Kitapları´ndan çıkacak.



ÇAN YAYINLARI´NIN KURUCUSU


1962 yılında Can Yayınları´nı kurdu. 1972 yılında İstanbul Erkek Lisesi Fransızca öğretmenliğinden emekli oldu. Ayrıca Meydan Larousse, Temel Britannica, Yurt Ansiklopedisi, İslam Ansiklopedisi gibi ansiklopedilerde edebi kurul üyeliği ve çeviri çalışmaları ile sekiz yıl kadar da avukatlık yaptı. İki kez yargılandı. Sabahattin Eyüboğlu ile birlikte Babeuf´ten çevirdikleri ve Devrim Yazıları adını koyarak çıkardıkları bir kitap nedeniyle iki yıl süren bir yargılanmanın ardından serbest bırakıldı. 1971 yılında da Komünist Partisi kurucularından olduğu iddiasıyla Sabahattin Eyüboğlu ve eşi, Azra Erhat ve Yaşar Kemal´in eşiyle birlikte tutuklandı fakat ilk celsede beraat ettiler.
kaynak:www.anafilya.com

28 Şubat 2010 Pazar

TUROB, 4. kez Timur Bayındır ile yola devam dedi






Timur Bayındır, başlattığı projeleri bitirmek için
4. kez görev başında…


Turistik Otelciler, İşletmeciler ve Yatırımcılar Birliği (TUROB)’un 20. Olağan Genel Kurulu, 26 Şubat 2010 tarihinde Dedeman İstanbul Hotel’de gerçekleşti.



Turizm zirvesine dönüşen genel kurula; Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay başta olmak üzere, İstanbul Valisi Muammer Güler, Dünya Otelciler Birliği (IH&RA) Başkanı Ghassan Aıdı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Turizm Atölyesi Direktörü Tülin Ersöz, TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy, TUREB Başkanı Şerif Yenen, TUROB üyeleri ve sektör temsilcileri katıldı.
Genel kurulun açılışı, TUROB Başkanı Timur Bayındır’ın ‘hoş geldiniz’ konuşmasıyla başladı. Türk turizminin, UNWTO, İH&RA gibi uluslararası platformlarda, TUROB tarafından temsil edildiğini kaydeden Timur Bayındır, dört yıldır İH&RA’nın yönetim kurulunda görev aldığını belirtti.
Başkan Timur Bayındır, konuşmasını; “Turizm, ülkemizin baş tacıdır. Ve, her zaman dediğimiz gibi ülkemiz için petrol kadar önemlidir. Türk turizmini ileriye taşımak da, hepimizin boynunun borcudur” diye sürdürdü.
Ardından, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, İstanbul Valisi Muammer Güler, Dünya Otelciler Birliği (İH&RA) Başkanı Ghassan Aıdı, TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Turizm Atölyesi Direktörü Tülin Ersöz birer konuşma gerçekleştirdi.

Timur Bayındır, büyük çoğunlukla, 4. kez başkanlık koltuğunda

Seçimli genel kurulda, 2 aday yarıştı. 46 yıldır turizm sektörüne hizmet eden turizmin duayeni Timur Bayındır’ın listesi ile Laleli'de Grand Anka ve Green Anka otellerinin sahibi Sinan Topaloğlu’nun listesi aday olduklarını açıkladı. Adaylar, yaptıkları ve yapacakları çalışmalar hakkında bilgi verdi. Ardından, oylamaya gidildi.
Genel kurulda 190 oy kullanıldı. Timur Bayındır ve listesi 167 oy aldı. Sinan Topaloğlu ve listesi 22 oy aldı.
Seçimin ardından teşekkür konuşması yapan Timur Bayındır, “20. Olağan Genel Kurul toplantımızı, bizlere yakışır bir şekilde geçirdik. Bana ve yönetim kuruluma, göstermiş olduğunuz güvenden dolayı, hepinize teşekkür ediyorum. Bütün otelci kardeşlerimin, tıpkı bir yönetim kurulu üyesi gibi projelerimizin hayata geçmesinde bizlerle bir arada olmasını canı gönülden diliyorum. Zira, bu yönetim kurulu, 286 kişi üzerine kurulmuştur” şeklinde konuştu.




TUROB 2010 ile 2013 yılları arasında Yönetim Kurulu Üyeleri


Asil

Timur Bayındır Harem Hotel
Osman Öztürk Holiday Inn İstanbul City
Vedat Başaran Feriye Lokantası
Eşref Yıldırım İstanbul Royal Hotel
Müberra Eresin Eresin Taxım Hotel
Esra Değirmenci Ataman Uçhisar Hotel
Taner Yallagöz Romance Hotel
Adnan Hastürk Dedeman İstanbul Hotel
Levent Erdoğan Mydora Hotel
Armin Zerunyan Hilton İstanbul
Ö.Faruk Boyacı Erboy Hotel
Kasım Zoto Armada Hotel
Vafi Öztanık Grand Öztanık Hotel
Dr. Faik Öztunç TURYİD
Murat Keloğlu Ramada Plaza Hotel


Yedek
İsmet Öztanık Golden Age-1 Hotel
M. Dursun Şehitoğlu The Peak Hotel
Ulustan Muhluoğlu Ricmond İstanbul
Adnan Şeker Akgün Hotel
Ali Öztürkmen Legacy Ottoman Hotel
Atilla Üstündağ Green Park Hotels
Semih Cemali Grand Gülsoy
Doğan Bozkuş BW Senator Hotel
Erhan Kösemihal Arcadia Hotel
M.Adil Mert Okan Orsep Royal Hotel
Serdar Balta Ottoman Hotel Imperial


TUROB 20. Olağan Genel Kurulu’ndan notlar;

*10.30’da kayıt başladı. 11.00’da, Saygı duruşu, İstiklal Marşı, TUROB film gösterimi gerçekleşti.
* TUROB Başkanı Timur Bayındır tarafından ‘hoş geldiniz’ konuşması yapıldı. Ardından sırasıyla, TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Turizm Atölyesi Direktörü Tülin Ersöz, IH&RA (Dünya Otelciler Birliği) Başkanı Dr. Ghassan Aıdı, İstanbul Valisi Muammer Güler, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay birer konuşma gerçekleştirdi.
*Konuşmaların ardından, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, İstanbul Valisi Muammer Güler, Dünya Otelciler Birliği (IHRA) Başkanı Ghassan Aidi, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş yerine Tülin Ersöz ve İstanbul İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Sabri Kaya’ya plaket verildi.
*TUROB Sponsorları, Boyut Yayın Grubu, Ecolab, Doruk 2000, Yurtiçi Kargo ve Metro’ya plaket verildi.
*Dedeman Otel Genel Müdürü Sn. Özkan Alkan’a teşekkür plaketi verildi.
*Saat: 14:00’de, Genel Kurul Başkanlık Divanının oluşturularak, Toplantı Gündemindeki maddelerin görüşülüp karara bağlanmasına başlandı.


Timur BAYINDIR kimdir?

Galatasaray Liseli olan Timur Bayındır, Fransız hükümetinin verdiği bir bursu kazanarak Fransa’ya gitti. Fransa’da 2 yıl, otelcilik üzerine uygulama ve teorik eğitim alan Timur Bayındır, Türkiye’ye geri döndüğünde aile oteli olan Harem Otel’de çalışmaya başladı. Daha önce, İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okuduğu için otelde muhasebe işlerine ağırlık verdi. Bu arada, Gazetecilik Enstitüsü’ne kaydını yaptırdı. Hayat mecmuasında, hikayeler tercüme etmeye ve rehberlik yapmaya başladı.
Turizmin her dalında faaliyet gösteren Timur Bayındır; 46 yıldır turizm sektörüne hizmet etmektedir.
TÜRSAB’ın kuruluşunda bulunarak, denetleme kurulunda olan Timur Bayındır, SKAL genel sekreterliği yapmıştır ve şuan SKAL üyesidir.
26 yıldır TUROB’un içinde olan Timur Bayındır, 3 dönem TUROB Başkanlığı görevini yürüttü.
26 Şubat 2010 tarihinde, TUROB’un 20. Olağan Genel Kurulu’nda, 4 kez görev alan Timur Bayındır, 2010 ve 2013 yılları arasında, TUROB Başkanlığı görevine devam edecektir.
Uluslararası Otelciler ve Restorancılar Birliği (İH&RA)’nın Yönetim Kurulu Üyesi olan Bayındır, Galatasaraylılar Cemiyeti Divan Kurulu Üyesidir.
Çok yönlülüğünü yaşamının her döneminde ve alanında sürdüren Timur Bayındır, Marmara Üniversitesi’nde Teknik Hizmet Yönetimi ve İstanbul Üniversitesi’nde Turizm İşletmelerinde Yönetim dersleri vermiştir. Sahibi olduğu Harem Otel’de Genel Müdürlük görevine devam eden Timur Bayındır, Fransızca ve İngilizce dillerini konuşmaktadır.
Timur Bayındır, evli ve 2 çocuk babasıdır.

10 Şubat 2010 Çarşamba

Mavi bayraklı plajlarıyla Şarköy EMITT Fuarı’nda!




Deniz, balık, karides, üzüm ve şarap diyarı Şarköy, dünyanın en önemli 10 turizm etkinliğinden biri olan Doğu Akdeniz Uluslararası Turizm ve Seyahat EMITT Fuarı’nda yerini alıyor. Mavi bayraklı plajların yer aldığı sahil şeridi ve sahip olduğu turizm değerleriyle Şarköy, tüm dünyanın ilgisini üzerine çekmeyi hedefliyor.

64 kilometre uzunluğundaki sahil şeridi, mavi bayraklı plajları, masmavi denizi, yemyeşil üzüm bağları ve yöresel tatlarıyla Şarköy, Doğu Akdeniz Uluslararası Turizm ve Seyahat Fuarı (EMITT) aracılığıyla dünyaya açılıyor. Doğal güzelliklerinin yanı sıra poyrazların estiği sahilleriyle yamaç paraşütü ve su sporları açısından da son derece uygun bir turizm destinasyonu olan Şarköy, turizm sektörüne yılın dört mevsimi hizmet verebileceğini EMITT Fuarı’nda duyurmaya hazırlanıyor.

Şarköy Yöresi Turizm ve Tanıtma Derneği üyesi olan Şarköy Kaymakamı Nuri Ziya Türkdoğan ve Şarköy Belediye Başkanı Süleyman Altınok ile Dernek Başkanı Halis Ulubeyergen ve Dernek İkinci Başkanı Ramazan Aydoğan önderliğindeki Şarköy ekibi, Fuar süresince standlarına uğrayan ziyaretçilere ilçede üretilen yüksek kaliteli şarapları ve yine yöreye özgü zeytin, zeytinyağı ve dondurma gibi yiyecekleri ikram etmeyi planlıyor. Şarköy’ü tanıtan broşürlerin de dağıtılacağı standda ayrıca pekmez, zeytinyağı ve şarap gibi ürünlere ilişkin çeşitli promosyonlar da düzenleniyor ve Şarköy Sofrası adlı kitap EMITT ziyaretçilerinin beğenisine sunuluyor.

Şarköy Belediye Başkanı Süleyman Altınok, EMITT Fuarı hakkındaki düşüncelerini şöyle dile getiriyor: “2006 yılından bu yana EMITT Fuarı’na katılıyor ve Fuar’ın ilçemizdeki turizm sektörünü olumlu yönde etkilediğini görüyoruz. Seyahatseverlerin aileleriyle birlikte güvenli ve rahat bir tatil geçirebilecekleri Şarköy’ün sahip olduğu turizm potansiyelini ortaya çıkartmak ve bir cazibe merkezi haline gelmesini sağlamak en büyük hedefimiz.”

11–14 Şubat 2010 tarihleri arasında İstanbul TÜYAP Beylikdüzü Fuar ve Kongre Merkezi’nde düzenlenecek olan EMITT Fuarı’na katılmak isteyen ziyaretçiler www.fuardavetiyesi.com adresine girerek ücretsiz online davetiye alabiliyorlar. EMITT 2010 Fuarı hakkında ayrıntılı bilgiye ise www.emittistanbul.com adresinden ulaşılabiliyor.

Denizlerin Ferrari’si Fe-1, Avrasya Boat Show’da…



Avrasya Boat Show, 12 ile 21 Şubat tarihlerinde kapılarını açıyor…


Denizlerin Ferrari’si Fe-1, Avrupa’ya görücüye çıkacak


Arena Marine Yacht Firması tarafından, ilk kez üretimi yapılan ve Türkiye’nin en hızlısı olması planlanan 11 metre uzunluğundaki derin V yapılı sürat teknesine, iç pazarın yanı sıra, Avrupa ülkeleri ve komşu ülkelerden yoğun talep bekleniyor.
İlk kez, Avrasya Boat Show 2010 Fuarı’nda, denize inecek olan Fe-1 sürat teknesinin; ilk etapta, İngiltere, İspanya, Fransa, İtalya ve Bulgaristan’a ihraç edilmesi hedefleniyor.
Hız ve deniz tutkusu olanların gözdesi olacak Fe-1, saatte tercih edilecek motora göre 80 ile 130 mil ve üzeri sürat yapıyor. 2 yılın üzerindeki ar-ge çalışmasının ardından, 2009 yılının ilk çeyreğinde yapımına başlanan Fe-1’e, henüz yapım aşamasındayken, iç ve dış pazardan yoğun ilgi ve talep yağdı.
Denizlerin Ferrari’si Fe-1; CNR Expo İstanbul Fuar Merkezi’nde, 12 ile 21 Şubat tarihleri arasında düzenlenecek olan Avrasya Boat Show (Deniz Araçları, Ekipmanları ve Aksesuarları Fuarı)’nda, 4C32 nolu standında tanıtılacaktır.

Tekne, ar-ge aşamasındayken 15 adet sipariş aldı

Denize olan tutkusu nedeniyle, ilkokuldayken sandalının olduğunu, lise yıllarında sürat teknesi aldığını anlatan Arena Marine Yacht firmasının ortaklarından Gültekin Demir, “En büyük tutkum olan deniz ve hız birleşince, 2 yıllık ar-ge çalışmasının ardından hem soyadım, hem de demiri simgeleyen Fe-1’nin üretimine başladık. Kendim için yaptığım tekneye, daha yapım aşamasındayken, yurtiçi ve yurtdışından yoğun talebin olduğunu görünce, bu işi profesyonel olarak yapmaya karar verdik. Şu an, 2010 sonuna kadar yaklaşık, 15 tane Fe-1 sürat teknesi yapım siparişi aldık. Nitekim, şuan dünyada, yoğunlukla Amerika’da üretimi yapılan bu tip tekneler, peynir- ekmek gibi satılıyor” dedi.
Mevcut sürat teknelerine oranla, 4-5 kat hıza sahip olan Fe-1’in, hız, dayanıklılık ve güvenlikte ciddi bir ar-ge çalışmasından geçtiğini vurgulayan Gültekin Demir, teknenin denizlerin Ferrari’si olduğunu belirtti.

Tek rakibimiz, Amerikalı üreticiler

11 metre uzunluğundaki derin V yapılı sürat teknelerinin, ağırlıklı olarak Amerika’da üretildiğini anlatan Gültekin Demir, firma olarak tek rakiplerinin Amerikalı üreticiler olduğunu söyledi. Amerika’da, başta işçilik olmak üzere, girdi maliyetlerinin yüksekliğine işaret eden Gültekin Demir, daha rekabetçi olunması nedeniyle, Avrupa ülkeleri, Ortadoğu ve Rusya’dan yoğun sipariş talebi beklediklerini açıkladı.
Aynı tip tekneler Amerika’da 250 bin ile 1.5 milyon dolar arasında satılırken, ülkemizdeki maliyetlerin düşük olması nedeniyle fiyatların neredeyse yarı yarıya ekonomik olduğuna dikkat çeken Gültekin Demir, ülkemizde bu tip sürat teknelerinin ortalama, motorsuz olarak 100 bin ile değişik ebatta ve motor seçenekleri ile 750 bin dolar aralığında satılabileceğini belirtti.


Kişinin zevkine göre iç mimari yapıyor


Fe-1’in iç ve dış mimarisinin, her kişinin kendi zevkine göre dekore edebileceğini anlatan Gültekin Demir, “Öncelikle şunu söyleyebilirim ki, uzun bir ar-ge çalışmasının ardından, son derece estetik, sağlam, güvenilir, konforlu ve kullanışlı bir sürat teknesi yaptık. Türkiye’nin en hızlısı olmasını planladığımız için saatteki 130 mil ve üzeri hızda, dalgalara ve rüzgara direnecek güçte bir tekne hazırladık. Mesela, teknenin iskeletini ve bütün donanımlarını olması gerekenden çok daha sağlam oluşturduk. İç - dış dizaynını, desen ve renklerini ise, tekne sahibinin kişisel zevkine bırakıyoruz” dedi.